KAMURAN ESEN
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit

MUDURNU KÜL ÇÖREĞİNİN YOLCULUĞU

MUDURNU KÜL ÇÖREĞİNİN YOLCULUĞU
A- A+ Paylaş

Merhaba Sevgili Okuyucular;

Mudurnu yemeklerinden söz edilirken; kaşıksapı, depme helva, un helvası, atma malak, içi doldurma, höşmerim, keşli- cevizli makarna, altüst böreği, sini makarnası hiç unutulmaz. Armut hoşafı bile unutulmaz. Ama biri var ki, hep unutulur. Artık pek yapılmıyor olması sebebiyle sanırım. Çocukluğumda, her evde bulunan ocakta pişirilen kül çöreğidir unutulan. Bilmediğimiz, tatmadığımız lahmacun, ekmek arası köfte, tavuk döner ve pilav üstü tavuk dönerin olmadığı yıllarda, kül çöreği yapardı annelerimiz. O bereketli, hamarat ve yorgun ellerin özenle yaptığı kül çöreği. Özellikle kaplıcaya gideceğimiz günlerde mutlaka yapılırdı. Çöreksiz kaplıca zevki mi olurdu? Tadı hâla damağımda, kokusu hâlâ burnumda.

***

Peki, nasıl bir şeydir bu kül çöreği? Şimdi size bu çöreğin öyküsünü anlatacağım:

Bir akşam üzeriydi. Küçük bir köydeki evde, çocuk gülüşmeleri duyuluyordu. Anne, süt ve su karışımı hamuru yoğuruyor, üç kardeş oyun oynuyordu. Kardeşlerin arasında birer yaş fark vardı. En küçüğü sekiz, en büyüğü on yaşındaydı. Hayatı, okul ve oyundan ibaret sanan çocuklardı onlar. Ocakta yanan odunlar çıtır çıtır ses çıkarıyor, evin duvarında gölgeler oynaşıyordu. Çocuklar ellerine ve küçücük parmaklarına çeşitli şekiller vererek, duvarda oluşturdukları gölgelerin neye benzediğini söylüyorlardı.” Aaaa! Bak bu köpek başı, bu civciv, bu da ördek, bu ise tavşan,” gibi. Gaz lambasının yarı aydınlattığı odaya; çörek otu ve çiğ hamurun kokusu yayılıyordu.

***

En küçük erkek kardeş, söğüt dalından yapılmış düdüğü öttürüyor, düdükten çıkan ambulans sireni gibi ses, evdekilerin kulaklarını tırmalıyordu. Ancak, herkes sabırlıydı, hoşgörülüydü. Küçük kardeşin çıkardığı gürültüye hiç aldıran olmuyordu. El becerileri gelişmiş olan büyük kız;  dokuma peşkirin(havlu) kenarlarına, dekoratif düğümler atarak saçak yapıyordu makröme gibi. Annesinin işiydi bu aslında ama, o da yapabilirdi. Neden olmasındı? Yaşının küçük olmasına rağmen, el becerileri gelişmişti. Anne,  “Kızım, aman dikkat et, sakın ola ki yanlış düğüm atma, sonra çözemeyiz,” diye kızını uyardı.

***

Ortanca kız kardeş ise, bir kenarda sessizce oturmuş, annesini izlerken;  “Anne! Çok acıktım. Ne zaman pişer çörek?” diye sordu. Anne gülümseyerek; ” Bir saatte pişer ama bir yarım saat de yolculuğu sürer,” dedi. Bu cümleye, çocukların üçü birden isyan etti: ” Yine mi? Bu sefer gitmese olmaz mı? Çok acıktık. Gideceği tarla çok mu uzak?” gibi çıkışlarda bulundular. Anne, duymazdan geldi çocukların telâşlı cümlelerini.

Hamuru iyice özleştiren anne, hamuru hamur tahtasına aldı. Oklavayla açtı, üzerini yağladı, sonra hamuru büyük kareler şeklinde kesti. Hamur parçalarını üst üste koydu, sonra bunları en büyük hamur parçasının içine aldı. Büyük parça hamuru bohça gibi kullanarak, diğer parçaları bir güzel bohçaladı. Anne bunları yaparken, çocuklar pür dikkat anneyi izliyorlardı. Eliyle bastıra bastıra yuvarlak bir şekil verdi. Üzerine susam ve çörek otu serpiştirdi.

Ocak başına geçen anne, ocaktaki korları bir kenara aldı. Hindi kanadıyla ocağın taşını kor ve külden temizledi. Çocukların bakışları altında hamuru ocak taşının üzerine koydu. Hamur küllenmesin diye, üstünü lahana yapraklarıyla örttü. Küllü ve kızgın kömürle hamurun üstünü tamamen kapattı. Kızgın kömürlerin rengi yavaş yavaş kızıldan siyaha dönüşmeye başladı. Çöreğin pişmesini beklemeye sabırları olmayan çocuklarını oyalamak için, “Hadi bakalım, okuyun  şiirinizi, bakalım ezberlemiş misiniz,”  dedi anne.  

Sıra ile üç kardeşin sesleri odayı doldurdu:

“Kat sürünü önüne
Dolaş dağ, dere çoban
Eriştin mutlu güne
Diz çök bir yere çoban.

Al eline kavalı
İndir sürünü suya
Her yer yeşil bir halı
Doyum olmaz uykuya.

Şu koyu gölgelerin
Altında dinlen çoban
Düşünme derin
Biraz serinlen çoban.” ( Ziya Gökalp)

***

Şiir, eksiksiz ezberlenmişti. Derken çörek pişti. Anne, çöreğin üstünü örten kömür ve külleri sıyırdı. Lâhana yapraklarını alınca, üstü nar gibi kızarmış sütlü çörek göründü. Çocuklara gülümsüyordu âdeta. Çöreği ocaktan aldı, ince bir örtüyle çöreği sarmaladı, uykuya yatırdı. Odaya, sıcak çöreğin mis gibi kokusu yayıldı. Çocuklar iştahla yutkundular, yerlerinde şöyle bir kıpırdadılar.

Sıra çöreğin yolculuğuna gelmişti. Pişen çörek hemen yenmez, buğdayı hangi tarlada yetişmişse, o tarlayı ziyarete gider gelirdi. Ancak o zaman yenebilirdi. Aksi halde  o tarla bir daha buğday yetiştirmezdi, uğuru ve bereketi kaçardı. Çocuklar sızlanmaya başladılar, anneye yalvardılar: “Anne! N’olur çabuk gitsin, gelsin. Çok acıktık.”… Anne, bilinen yolculuğu hatırlattı: “Biliyorsunuz; bu çöreğin unu hangi tarlanın buğdayındansa, çörek o tarlayı ziyaret edip gelecek. Bu çöreğin buğdayı, Tilki Deresi’ndeki tarlamızdan. Çörek, Tilki Deresi’ne gidip gelecek, sonra yiyeceğiz.” Çocukların bu tatlı yalana inanacaklarından o kadar emindi ki. Kolay çocuklardı evlâtları. “O tarlada çok mu tilki varmış anne? O nedenle mi adı Tilki Deresi?” diye sordu ortanca kız. Bilmem diye kestirip atan anne, başladı kül çöreğinin yolculuğunu anlatmaya:

” Çörek evden çıktı…   Aşağı Pınar’a vardı. Oradan su içecek... Harman Kaşı’ndan Pazar Kaşı’na gidiyor şimdi... Karaköy Dibi’ne vardı. Burada birazcık dinlenecek... Beyçayırı’na geldi,  tarlanın yolunu tuttu... Tarlaya geldi ve tarlanın sınırındaki alıç ağacının dibine oturdu.”  Bu cümleleri, kısa süren duraklamalarla anlattı ve böylece zaman kazandı.

En küçük kardeşin “Dinlenmiştir, hadi dönsün artık, çok acıktım,” homurdanmasını duymazdan geldi anne. Çünkü çörek, yenecek kadar soğumamıştı. Devam etti: ” Dönüş yolu, kısa sürecek. Hem, dönüş yolunda dinlenme yok.  Kalktı geliyor. Aaaa! Koşuyor bir de... Yolu yarıladı bile… Köye yaklaştı.”… Bunları anlatırken bir yandan da sofrayı hazırladı. Çöreğin yanına pestil ezdi, turşu çıkardı, pestili küçük bakır taslara doldurdu...”Evet, geldi çörek,” dedi sonunda.

Böylece,  çörek soğumuş, yenecek kıvama gelmişti. Sofraya oturuldu, çöreğin bohçası açıldı.” Anne, böldüğü çöreği çocuklara paylaştırdı. Şu an evde olmayan ve Mudurnu dışında çalışan babanın hakkını ayırmayı da unutmadı.  Radyodan duyulan türkünün, ocaktan çıkan çıtırtıların eşliğinde güzel bir akşam yemeği yediler.

***
(Çocukluğumda annem ne zaman çörek yapsa, bizim çöreğimiz de yolculuğa çıkardı. Mudurnu’daki tüm evlerde olduğu gibi. Biz çocuklar, hiç itiraz etmeden, çöreğin çıktığı yoldan dönmesini beklerdik sabırla. Bu yalancı yolcuğa nasıl inanırdık, bilmiyorum.  Ne zaman büyüdük; işte o zaman tatlı yalanlara inanmaz ve hemen hemen hiç kimseye güvenmez olduk. Yazık bize.)

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

21 yorum yapılmış

  • Yuksel ozcelik (3 ay önce)
    Resmen cocuklugumuza gittim kaleminize yureginize saglik o kadar guzelki yazilariniz harika simdi annemi gorseniz sanki hic bir sey yapmamis gibi ne becerikliydi anacigim neyse sevgiler saygilar ablam
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Sami ÖZTÜRK (4 ay önce)
    Kaleminize sağlık Hocam. Şöyle bir çocukluğuma yolculuğa çıktım bende sayenizde. :-)
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Sami ÖZTÜRK (4 ay önce)
    Kaleminize sağlık Hocam. Şöyle bir çocukluğuma yolculuğa çıktım bende sayenizde. :-)
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Muzaffer Kamadan (4 ay önce)
    Kâmurancığım, bu yazında seni çooooook çok başarılı buldum. Yazılarına devam et. Kitap da yazıp yayınlayabilirsin. Başarılarının devamını diliyorum. Sevgiler...
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Muzaffer Kamadan (4 ay önce)
    Kâmurancığım, bu yazında seni çooooook çok başarılı buldum. Yazılarına devam et. Kitap da yazıp yayınlayabilirsin. Başarılarının devamını diliyorum. Sevgiler...
    0
    0
    Yanıtla
  • Sağ olun hocam. Bu yazı, bir kitabımda var zaten. Selâm, sevgi ve saygılar.
    0
    0
    Yanıtla
  • Turan Yılmaz (4 ay önce)
    Hocam: Kaleminize sağlık. Başarılarınızın devamını dilerim. Mudurnu yemeklerinden söz ederken depme helva ve un helvası ndan bahsetmişsiniz. Bizde de (Seben), depme helvasının diğer adı 'basma helva', un helvasının pekmezle yapılana da 'tosmanagara helvası' diyoruz. Selamlar..
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mehmet Hüyük (5 ay önce)
    Allah kalemine kuvvet ve gönlüne sağlık versin.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Ayşe saadet Kars (5 ay önce)
    Kaleminize yüreğinize sağlık . Sıcacık kül çöreğinin kokusunu bile duydum satır aralarında . Sevgiyle kalın . Siz hep böyle kalın … 😘
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Ali Özkal (5 ay önce)
    Keşke günümüzdeki yalanlar da böyle masum yalanlar olsa ama heyhat, ne yalanlar ne talanlar bitecek gibi değil sevgili öğretmenim.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Ayşe Candan Tunç (5 ay önce)
    Kamuran hnm kaleminize,yüreginize sağlık benide hindi kanadı aldı çocukluguma götürdü ♥️ SEVGİLER💐
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Tayip Ünsal (5 ay önce)
    Sayın hocam bu tatlı anılarınızı anlattıkça çocukluğumuz geliyor aklımıza, ne kadar da hisli yaşamış ve hala dün gibi anlatıyorsunuz. Hep geçmişimizi özlüyoruz ve duygulanıyoruz hep hayatımızda olun, Allah size uzun ömürler versin, sevgi saygıyla ellerinizden öpüyoruz.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mehmet Erişken (5 ay önce)
    Okurken çöreğin mis gibi kokusu burnumda tüterek, tarif edilmez duygu düşüncelere daldım. Kaleminize sağlık saygı değer öğretmenim. Kaleminize sağlık.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Hülya Özdönmez (5 ay önce)
    Çok güzel inanın kendimi sanki o çocukların içinde hissettim .Anlatımınızla hatta bende onlar kadar çöreğin gelmesine devindim 😆 Kalemine , yüreğine sağlık Kamuran hanım 💐🌹
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Fikret Şimşek (5 ay önce)
    Ne kadar güzeldi Küllü Çöreğin hikayesi. Büyük bir hazla okudum. Kâmuran Öğretmenim tebrikler. ❤️
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Arzu Sarıyer (5 ay önce)
    Muhteşem,çok beğendim. Ne güzel çörekmiş,yolculuğu da ne güzelmiş. Teşekkürler Kamuran öğretmenim. 🥰
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Şule (5 ay önce)
    Bu kadar mı güzel anlatılır..Bu kadar mı lezzetli olur bir yazı..Küllü çöreğin lezizliği Kamuran hoca'nın doyumsuz anlatımına karışınca yemedik de yanında yattık.. Emeklerinize sağlık👍👏👏
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Kamuran Esen (5 ay önce)Şule isimli kullanıcı yorumuna
    Teşekkür ederim ilginize ve beğeninize. Sevgiler Şule Hanım.
    0
    0
    Yanıtla
  • Kamuran Esen (5 ay önce)Şule isimli kullanıcı yorumuna
    Teşekkür ederim ilginize ve beğeninize. Sevgiler Şule Hanım.
    0
    0
    Yanıtla
  • Çok güzel yazmışsınız aklınıza elinize kaleminize sağlık.Yazmaya devam edin.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Teşekkürler Mustafa Bey. Sağ olun. Selâmlar.
    0
    0
    Yanıtla

KAMURAN ESEN yazıları