UĞUR TÜRESİN
Paylaş
  • Linkedin
  • Pinterest
  • Whatsapp
  • Telegram
  • Reddit

Diyanet'in Kurucusu Atatürk'ü 10 Kasım'da Bile Unuttular

Diyanet'in Kurucusu Atatürk'ü 10 Kasım'da Bile Unuttular
A- A+ Paylaş

ATAMIZIN VEFAT YILDÖNÜMÜNE DENK GELEN CUMA HUTBESİNDE ATAMIZA BİR RAHMETİ ÇOK GÖRDÜLER!

Bilindiği gibi 'Hutbe', camilerimizde cuma namazından önce ve bayram namazlarından sonra minberde okunan dua ve verilen öğütlerdir.

Dün 10 Kasım'da devletimizin bakisi Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, tüm yurdumuzda olduğu gibi, güzel Mudurnu'muzda da Kaymakamlığımızın düzenlediği bir programla yad edildi. Mudurnu'daki anma programına Belediyemiz, Milli Eğitim Müdürlüğümüz ve bağlı okullarımız ile halkımız katıldı.

Merak ettiğim konu şu; halkımızın ve kamu yetkililerinin bu denli bir özenle katıldığı ve yürekten yaşadığı 10 Kasım'da camii hutbelerinde neden Atatürk'ümüz anılmıyor? Oysa Büyük Atatürk, kazandığı zaferlerimiz ile memleketin bütün camilerinde özgürce ezan olunmasını sağlayan kendi özel yaşamında samimi inançlı hepimizin önderi değil midir? Toplumumuzun, devletimizin birlik beraberliğini güçlendirecek. Atatürk sevgimiz, bu gibi sözümün onu görmezden gelen davranışlarla sanılmasın ki azalıyor tam tersine gerçek din adamları da dahil halkımız onu her geçen gün daha fazla bağrına basıyor ve yaptıklarını önemsiyor.

Ne talihsizliktir ki, yine bu haftaki İstanbul Beylikdüzü Kavaklı mahallesinde Mahmut Efendi camisindeki namazımda cuma hutbesinde Atamızın rahmeti hakkında bir tek kelime, bir tek cümle söylenmedi. Yurt genelinden gelen benzer yakınmalar gibi ben de buna kendi yurdumda tanık oldum.

Buna karşın inancıma, kişiliğime aykırı olur diye "o an" Allah'ın evinden, camiden dışarıya çıkamadım. Malum, Diyanet İşleri Başkanlığında yüksek din işleri kurulunca verilen talimatlar, din hizmetleri genel müdürlüğü tarafından il ilçe müftülüklerine tebliğ ediliyor. Kıymetli müftülerimiz de her hafta ayrı konuda hazırlanmış hutbe konu metinlerini camilerimizin hocalarına gönderiyor. Hocalarımız da minberden asli olarak bu hutbeleri okuyorlar. Peki neden ve niçin ve ne amaçla Atatürk hele ki vefat gününde unutuluyor? Oysa, Atamız dinsiz değildi, son nefesini verirken "aleyküm selam" dediğini ve din konularına önem ve değer vererek, alimlere danıştığını biliyoruz... Nitekim kurtuluş savaşı ve sonrasındaki devrimlerde gerçek din adamları Börekçiler, Elmalililar hep Atanın yanında omuz omuza, yürek yüreğe, bilinçle yer almışlardır.

Neden Müslüman olan Atamız rahmetle anılmıyor, unutuluyor, bu sorumsuzluğun sebebi nedir? Yoksa, resmi kurum olan Diyanet İşleri yöneticileri farklı cemaatlerden mi oluşuyor? Ya da mesleki bilgisi yetersiz "şahsiyetlerin" Diyanet İşleri Başkanlığında görevleri var mıdır? Öyleyse bu zatlar şahsi algılarına göre mi hareket ediyorlar, merak ediyorum... Diyanet İşleri Başkanlığımız "yeteneksiz" daire müdürlerinden mi müteşekkildir? O zatlarca sorun laik yönetim midir, yoksa, hilafetin kaldırılması mıdır?

Geçmişte Mustafa Kemal'in üstün cesareti, diplomasi ve örgütçülük yeteneği ile kurtuluş savaşı kazanıldı... Silah arkadaşlarının ve Anadolu insanımızın inanılmaz fedakarlıkları ve Ankara'da TBMM'nin devrimci kararları ile yepyeni bir milli, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Dolayısı ile dinimiz İslam korundu, ibadet yasağı olmadı. Milliyetçilik ve millî egemenlik fikri üzerine kurulmuş olan yeni Türk devletinin yapısıyla saltanat ve halifeliği bağdaştırmak mümkün değildi. Osmanlının son yıllarında imparatorluğun yıkılmasına neden olan sultanların yanlış yönetimidir de... Nihayet onların uhdesinde olan hilafet makamı da zaten işlevsizdi ve yok hükmündeydi...

1 Kasım 1922'de, saltanat ve halifelik birbirinden ayrılarak önce saltanat kaldırıldı ve halifeliğin yetkileri dinî konularla sınırlandırıldı. Vahdettin'in ülkeyi terk etmesinden sonra, Osmanlı sülâlesinden Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından halife seçildi. Kendisine sadece Müslümanların halifesi unvanını kullanması bildirildi. Halife olan Abdülmecit Efendi'nin, zamanla hükümetin talimatlarının dışına çıktığı görüldü.

 Son ve sembolik halife kendisini devlet başkanı gibi görmeye başladı. Bu durum ise yeni rejim için bir huzursuzluk kaynağı oluyordu. Buna karşı derhal tedbir alınması gerekiyordu. Ayrıca Türkiye'de gerçekleştirilmesi düşünülen inkılâpların yapılabilmesi için halifeliğin kaldırılması zorunlu idi.  

Diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa, halifeliğin yabancı güçler tarafından aleyhimize kullanılmasından endişe ediyordu...

İşte tüm bu sebeplerden dolayı, Mustafa Kemal Paşa ve TBMM 1924 yılında halifeliğin kaldırılmasına karar verdi.

Nitekim Gazi,

1 Mart 1924 tarihinde yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasında, bu düşüncesini açıkladı.  

3 Mart 1924'te TBMM'de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı.

Halifeliğin kaldırılmasıyla, lâik düzenin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı. Aynı zamanda saltanat ve hilâfet yanlılarının dayandığı en önemli güç odağı ortadan kalktı.

Diyanetimiz ve bazı yurttaşlarımız gerçekleri öğrenmelidir,  

Türkiye'miz son yüzyılda bugün her alanda üretimler ile tarih yazacağı yepyeni bir sürece giriyor.

Yeni enerji bor, toryum, krom, altın madenlerimiz, güneş, rüzgâr, jeotermal enerji kaynaklarımızın işlenmesi daha çok petrol doğal gaz çıkarılması ve milli tarım ve sanayileşme hamlemiz, elektronik harp sistemimiz ile yurtta dünyada barışa katkı sağlayacağız.

Dünyada adil düzeni Türkiye Cumhuriyeti devletimizin getireceği görülüyor.

1980’lerde Türkiye'mize dayatılan Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme döneminin sonuna gelmiş bulunuyoruz.  

Batı’dan kredi dilenen Borçlanma Ekonomisi iflas etmiştir. Millî Devletimizi zaafa uğratan Atlantik sistemine bağımlı siyasetler çıkmazdadır.

Batı emperyalizminin dayattığı uyuşturucu ve LGBT belâsından kurtulmak, kültürümüzü korumak görevimizdir.

Önümüzdeki kalkınma planıyla, her alanda kamu tasarrufu her alanda üretimleri desteklenecektir.  

Ekonomik zorlukları hep birlikte aşacağız.

Bu zorlukları büyük lider Hz. Muhammed (SAS) efendimizin "Günün şartlarına göre hazırlanın" buyurduğu ve de Atatürk’ün ilerisini ve günümüz şartlarını tarif ettiği gibi çok çalışarak hep birlikte başaracağız.  

Kararlıyız yarınlarımız Türk milletinin birliktelik gücüyle aydınlıktır.

Geleceğe umutla bakıyoruz.  

 

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

UĞUR TÜRESİN yazıları